Güneş sisteminin üçüncü gezegeni, bizim de yuvamız olan Dünya gezegenidir. Üzerinde canlı yaşam ve sıvı halde su olduğu bilinen tek gezegen olan Dünya, aynı zamanda Güneş sistemindeki en büyük beşinci gezegendir.

Kayaç yapılı bir gezegen olan Dünya’nın %29’u kıtaları ve adaları barındıran karalardan oluşurken %71’i ise çoğunluğunu okyanusların oluşturduğu göller, nehirler ve diğer tatlı su kaynaklarını da barındıran hidrosferden oluşmaktadır.
zerinde milyarlarca yıldır yaşam olduğu bilinen gezegenimizde, bizim maceramız ise yalnızca yaklaşık 200.000 yıl önce başladı. İnsanlığın Dünya üzerindeki macerası her ne kadar insan ömrüyle kıyaslandığında çok uzun gözükse de, Dünya’nın yaşıyla kıyaslandığında göz ardı edilebilecek kadar kısa bir süreye karşılık gelmektedir.

Etimoloji
Dünya, Güneş sisteminde, adını Yunan ve Roma mitolojisinden almayan tek gezegendir.
Dünya kelimesinin (İngilizce Earth) kökeninin, İngilizcede ve Almancada sırasıyla “yer” anlamına gelen “eor(th)e/ertha”, “erde” kelimeleri olduğu, Türkçeye ise Arapçadan geçtiği düşünülmektedir.

Bu nedenle astronomide “yer” kelimesiyle Dünya’yı ifade ederiz. Örneğin sözlük anlamı olarak yeryüzü aslında Dünya’yı ve onun yüzey kabuğunu ifade eder. Fakat bu ifade çok daha genelleşmiş bir kalıba döndüğünden sadece Dünya’nın yüzeyini ifade etmek için kullanılmaz.

Fakat yer çekimiifadesi Dünya’nın yüzey çekimini ifade etmek için kullanılan bir ifadedir. Bu nedenle evrendeki bir olaydan bahsederken, örneğin galaksilerin birbirine uyguladığı çekimden bahsederken, galaksilerin yer çekimi demek doğru değildir. Yer çekimi, kütle çekimin gezegenimizin yüzeyindeki özel durumudur.

Oluşumu
Güneş sisteminde radyoaktif tarihleme gibi çeşitli yöntemlerle yapılan ölçümlerle bulunan en yaşlı materyalin 4.568 milyar yıl yaşında olduğu tespit edilmiştir. Dünya gezegeninin oluşum sürecine dair ölçümler ve hesaplar ise 4.54±0.4 milyar yıl önce ilkel formunun oluştuğunu göstermektedir. Bu tarihin Güneş sisteminin yaşına oldukça yakın olması, sistemin bir bütün olarak oluşmasından kaynaklanır.

Kendi kütle çekimleri üzerinde çöken gaz ve toz bulutları, açısal momentumun korumu gereği boyut olarak küçüldükçe daha hızlı dönmeye başlar. Dönme hızının artmasıyla bir disk oluşur. Bu diskin merkezinde Güneş, diskin yayıldığı düzlemde de belirli aralıklarla gezegenler oluşacaktır. Bulutsu teorisine göre, buradaki gaz ve toz zamanla toplaşarak bugün gezegen dediğimiz yapıların oluşmasına öncelik eder. Yapılan hesaplamalara göre Dünya’nın oluşumu bu süreçte (ilkel formu) 70-100 milyon yıl almış olmalıdır.

Dünya gezegeninin uydusu Ay’ın yaşı üzerine yapılan ölçümler onun da 4.5 milyar yıl dolaylarında bir yaşa sahip olduğunu göstermektedir. Bu da Ay’ın oluşumuyla ilgili özellikle bir hipotezin öne çıkmasına destek olur. Bu hipoteze göre Mars boyutlarında, Dünya’nın %10 civarı bir kütleye sahip Theia adlı gök cisminin Dünya’ya çarpması sonucu, Dünya’dan kopan materyaller Ay’ı oluşturmuştur.

Yörünge Özellikleri
Dünya’nın yörünge özelliklerinin pek çoğuna günlük hayattaki tecrübelerimizden aşinayız. Örneğin, bir günün 24 saat sürdüğünü ya da Güneş etrafındaki bir tam turunun, yani bir yılının 365 gün olduğunu hepimiz biliyoruz.

Ancak, bu bilgilerimize, daha hassas ölçümler ışığında bazı düzeltmeler yapmak gerekir. Bu düzeltmeler, her ne kadar günlük hayatta fark edebileceğimiz şeyler olmasa da, hepsinin sonuçlarını uzun vadede görebiliriz. Bu düzeltmeleri şu şekilde toparlayabiliriz:

Dünya’nın kendi etrafındaki bir tam turu (yani bir gün), 23 saat 56 dakika 4 saniye, Güneş etrafındaki bir tam turu (yani bir yıl) ise, 365.25 gün sürmektedir.
Kendi ekseni etrafındaki bir tam turunun 24 saatten yaklaşık 4 dakika az olması oldukça kafaları karıştırmaktadır. Bu karışıklığa neden olan şey iki farklı kavramın söz konusu olmasıdır. Bizim gün olarak tanımladığımız, güneşin doğuşunu ve batışını referans alan süre 24 saattir. Fakat Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönüşü bundan 4 dakika kısadır. Çünkü Dünya gezegeni bu süre zarfında yörüngesi üzerinde de bir miktar ilerler. Dolayısıyla kendi etrafındaki tam turunu attığında Güneş artık tam karşısında yer almaz, bu nedenle biraz daha dönmesi gerekir. Bu fark bizim için 4 dakika kadarken, Merkür gibi gezegenlerde bu yıl ve gün kavramını ciddi derecede etkiler.

Güneş etrafındaki hareketimizin tam sayı olmaması, insanlık tarihi boyunca oluşturulan takvimler için büyük bir sorun olmuştur. Özellikle Güneş etrafındaki hareketimizi baz alan takvimlerde, bir yılı 365 gün alındığı için; gezegenimizin Güneş etrafındaki hareketiyle tutarlı olması adına, takvimlere her dört yılda bir gün eklenir.

Dünya gezegeninin Güneş’e olan uzaklığı ortalama 150 milyon kilometredir. Diğer gezegenlerin Güneş’e olan uzaklığının kolay ifade edilmesi adına, Güneş ile Dünya arasındaki mesafe 1 astronomik birim (AB)olarak tanımlanmıştır. Yani kilometre cinsinden büyük sayılar kullanmak yerine, Dünya gezegeniyle Güneş arası mesafeyi referans alan astronomik birimi kullanmak daha pratiktir.

Yörünge Parametreleri

Günöte 152,100,000 km
Günberi
147,095,000 km
Yarı büyük eksen 149,598,023 km
Basıklık 0.0167086
Yörünge periyodu 365.256363004 gün
Ort. yörünge hızı 29.78 km/s
Ort. ayrıklık 358.617°
Eğiklik 7.155° (Güneş’in ekvatoru)
Çıkış düğümü boylamı −11.26064° J2000 ekliptiğine
Günberi tarihi 2021-Ocak-02 13:59
Günberi açısı 114.20783°
Uydular 1 Doğal uydu (Ay)
1800’den fazla Aktif yapay uydu
16,000’den fazla uzay çöpü

Ort. Yarıçap 6,371.0 km
Ekvatoral Yarıçap 6,378.1 km
Kutupsal Yarıçap 6,356.8 km
Basıklaşma 0.0033528
Çevre 40,075.017 km (Ekvatoral)
Yüzey alanı 510,072,000 km2
148,940,000 km2 Toprak
361,132,000 km2 Su
Hacim 1.08321×1012 km3
Kütle 5.97237×1024 kg
Ort. yoğunluk 5.514 g/cm3
Yüzey çekim ivmesi 9.80665 m/s2
Kaçış hızı 11.186 km/s
Yıldız (sidereal) dönüş periyodu 0.99726968 gün
Ekvatoryal dönüş hızı 0.4651 km/s
Eksen eğikliği 23.4392811°
Albedo
0.367 (geometrik)
0.306 (Bond)
Yüzey sıcaklığı min. 184 K
ort. 287.16 K
maks. 330 K
Atmosferi

Yüzey basıncı 101.325 kPa
Hacimce bileşen oranları 78.08% Azot (N2)
20.95% Oksijen (O2)
~ 1% Su buharı
0.9340% Argon
0.0413% Karbondioksit
0.00182% Neon
0.00052% Helyum
0.00019% Metan
0.00011% Kripton
0.00006% Hidrojen
Eksen Eğikliği ve Mevsimler
Coğrafya derslerinden de hatırlayabileceğimiz gibi, Dünya’nın eksen eğikliği yörüngesine göre 23.4 derecedir. Güneş etrafındaki hareketimiz sırasında, eksen eğikliği sebebiyle Güneş ışınlarının Dünya’ya geliş açısı değişir. Bu değişim sonucunda, mevsimlerin yıllık döngüsü oluşur.

Örneğin, kuzey yarı kürenin Güneş’e doğru baktığı dönemde, güney yarı küre Güneş’ten uzağa bakacaktır. Bu dönemde, Güneş’in gökyüzünde daha uzun süre kalması ve Güneş ışınlarının geliş açısının dikleşmesi sebebiyle, kuzey yarı kürede yaz dönemi yaşanır.

Güneş ışınlarının daha düşük açıyla geldiği ve daha az Güneş gören güney yarı kürede ise bu dönemde kış mevsimi yaşanmaktadır. Bundan tam 6 ay sonra ise durum tam tersine döner. Yani, kuzey yarıkürede kış mevsimi, güney yarıkürede ise yaz mevsimi yaşanır.

Mevsimlerin Dünya’nın Güneş’e olan yakınlığı ile doğrudan bir alakası yoktur. Mevsimler eksen eğikliği nedeniyle olur. Bu nedenle Güneş’e en yakın olduğumuz dönemde kuzey yarı kürede kış yaşanırken, güney yarı kürede yaz yaşanır.
Bahar mevsimlerinde ise, iki yarıküre de yaklaşık olarak eşit miktarda ve eşit açıda Güneş ışını alır.

Yörünge hareketi sırasında Dünya gezegeni, Güneş’e 5 milyon kilometre kadar yakınlaşıp uzaklaşır. Bazılarının iddia ettiği üzere Güneş’e bir santim yaklaşsaydık yanardık söylemi tamamen hatalıdır. Üstelik bu yörünge hareketi de sabit değildir ve zamanla çeşitli değişiklikler gösterir. Özetle yörüngede işler kusursuz ilerlememektedir. Bunun bir örneği olarak Dünya gezegenine çarparak Ay’ı oluşturan gezegeni verebiliriz. Eğer her şey sürekli olarak devri daim bir şekilde kusursuz işleseydi, bu olay gerçekleşemezdi.
Fiziksel Özellikleri
Dünya gezegeninin yarıçapı, oldukça temel geometri bilgileriyle bile kabaca ölçülebilir. Örneğin, MÖ 200’lü yıllarda yaşamış olan Erastothenes, yalnızca bir çubuk yardımıyla, Dünya’nın yarıçapını hesaplamayı başarmıştır. Bu yazımızda bu ölçümün detaylarına girmeyeceğiz ancak, bilimsel yöntemin böylesine basit ekipmanlar kullanarak bile bize büyüleyici sonuçlar verebildiğini görmek için, bu deneyi araştırmanızı ve yapmanızı öneriyoruz.

Dünya’nın yarıçapı, yaklaşık olarak 6371 kilometredir. Ay’ın yörüngesi kullanılarak yapılan ölçümler gibi çeşitli yöntemlerle, Dünya’nın kütlesi yaklaşık olarak 5.972×1024 kg olarak bulunur.

Bu iki bilgi ışığında, gezegenin yoğunluğunun yaklaşık 5.51 g/cm3 olduğu bulunabilir. Bu da Dünya gezegenini Güneş sistemindeki en yoğun gezegen konumuna getirir.
Kayaç gezegenlerden yoğunluğu Dünya gezegenine oldukça yakın olan Merkür’ün yoğunluğu 5.43 g/cm3’tür. Fakat bu Satürn gibi bir gaz devi için 0.69 g/cm3 değerlerine kadar düşer.

Kaba bir karşılaştırma olarak Güneş’in yarıçapı, 110 Dünya yarıçapı eder. Jüpiter’in yarıçapı ise 11 Dünya yarıçapıdır.
İç Yapısı
Dünya gezegeni hakkında söylenebilecek ilk şey, diğer gezegenlere kıyasla oldukça fazla miktarda su içerdiğidir. Suyun yanı sıra, yeryüzünü oluşturan diğer yapı ise kuşkusuz kayaç yapılardır. Suyun yoğunluğu 1 g/cm3, kayaç yapıların ise 2-3 g/cm3 arasında değişen bir yoğunluğunu göz önüne alacak olursak, gezegenin ortalama yoğunluğunun 5.5 g/cm3 değerlerine çıkabilmesi için, Dünya gezegeninin iç yapısının yüzeydekinden çok daha yoğun materyallerden oluşması gerektiği sonucuna varılabilir.

Bu, oldukça yerinde bir çıkarımdır. Zira yapılan araştırmalar bize Dünya gezegeninin iç yapısını oluşturan katmanların yoğunluğunun aşağıdaki gibi olduğunu göstermiştir:

Yer kabuğuğunun yoğunluğu: 2.7 – 3 g/cm3
Mantonun yoğunluğu: 3.3 – 5.7 g/cm3
Dış çekirdeğin yoğunluğu: 9.9 – 12.2 g/cm3
İç çekirdeğin yoğunluğu: 12.8 – 13.1 g/cm3
Dünya gezegeninin merkez bölgesinde yer alan ve iç çekirdek olarak adlandırılan katman, yaklaşık 1220 kilometrelik yarıçapa sahiptir. Demir ve nikel zengini olan katmanın sıcaklığı 5400 °C’ye kadar çıkar. İç çekirdeği çevreleyen yapı ise dış çekirdekolarak adlandırılır. Yaklaşık 2300 km kalınlığa sahip olan dış çekirdek de sıvı halde demir ve nikel içermektedir.

Dış çekirdek ile yer kabuğu arasındaki yapı manto olarak adlandırılır. eriyik yapıda kayaç barındıran manto, yaklaşık olarak 2900 kilometre kalınlığa sahiptir. En dış katman olan yer kabuğu ise, yaklaşık 30 kilometrelik kalınlığa sahiptir.

Yer kabuğu ile mantonun en dış katmanının birleştiği bölgeye litosferadı verilir. Devasa plakalardan oluşan litosfer, sürekli hareket halindedir. Depremlerle sonuçlanabilen bu hareket sonucunda, yeryüzü şekilleri oluşur.

Atmosferi
Gezegenimizin atmosferinin yüzeye yakın kısmının %78’i azottan, %21’i ise oksijenden oluşmaktadır. Atmosfer yapısı, bizim için hem meteorlardan hem de radyasyondan koruyucu bir kalkan görevi görmektedir.
Deniz seviyesinde atmosfer basıncı 101.325 kPa (14.969 psi)’dır. Bunu gündelik kullanımlarda deniz seviyesi ile kıyaslayabilmek adına 1 atmosfer basıncı (1 atm) olarak tanımlarız.
Su buharı seviyesi ise zamana ve coğrafi bölgeye bağlı olarak %0.01 ile %4 arasında değişir. Ortalama değeri ise %1 civarındadır.

Atmosferin kütlesi 5.15×1018 kilogramdır.
Dünya atmosferinin (kuru) içeriği:

Gaz Formül Yüzdesi
Azot N2 %78.084
Oksijen O2 %20.946
Argon Ar %0.9340
*Karbondioksit CO2 %0.041361
Neon Ne %0.001818
Helyum He %0.000524
Metan CH4 %0.000187
Kripton Kr %0.000114
**Su buharı H2O %0-3 arası
*Karbondioksit verisi Nisan 2020’ye aittir. **Kuru atmosfere dahil değildir. Tablodaki veriler:
Atmosferin Katmanları
Dünya atmosferi çeşitli katmanlardan oluşur. Bunlar sırasıyla troposfer, stratosfer, mezosfer, termosfer ve egzosferdir.

Troposfer: 0 ile 12 kilometre arası.
Stratosfer: 12 ile 50 kilometre arası.
Mezosfer: 50 ile 80 kilometre arası.
Termosfer: 80 ile 700 kilometre arası.
Egzosfer: 700’den 10,000 kilometreye kadar.
Troposfer
Troposfer, Dünya gezegeninin en alt katmanıdır. Bu katman çoğunlukla karadan yayılan ısı enerjisi sayesinde ısındığı için yükseklere çıkıldıkça sıcaklık düşmektedir. Bu nedenle en alçak noktası genellikle en sıcak noktasıdır. Bu katman tanım olarak 12 kilometreye kadar uzansa da, basıncın burada daha yüksek olması, yüksek yoğunluklu gazların burada sıkışmış olması nedeniyle atmosferin tamamının kütlesinin %80’i burada toplanmış haldedir.
Atmosferde yer alan su buharının neredeyse tamamı troposferde yer alır. Bu nedenle yağmur, kar gibi atmosfer olaylarının gerçekleştiği katman troposferdir.
Stratosfer
Stratosfer Dünya gezegeninin en alçak ikinci katmanıdır ve troposfer ile mezosfer arasında yer alır. Stratosferin en üst bölgesindeki atmosfer basıncı, deniz seviyesindeki basıncın 1000’de 1’i kadardır.

Ozon katmanı stratosferde yer alır.
Stratosfer katmanında yükseklik arttıkça sıcaklık artmaktadır. Bu durumun nedeni, burada yer alan ozonun Güneş’ten gelen moröte (UV) ışınımı soğurmasıdır bu da türbülansı kısıtlamaktadır. En alt bölgesinde sıcaklık -60 °C düzeylerinde iken en üst bölgelerinde bu değer 0 °C değerlerine kadar çıkabilir.

Mezosfer
Mezosferde yükseklik arttıkça sıcaklıklar düşer. Bu düşüş -85 °C mertebelerine kadar olan soğukların görülmesine neden olur. Öyle ki eser miktarlarda bulunan su buharı dahi donup kristaller oluşturarak gece parlayan bulutlar (noctilucent clouds) olarak adlandırılan, en yüksek bulutları oluşturur. Bunların bu isimle anılmalarının nedeni, yer yüzünde gün batımı gerçekleşse dahi, atmosferin üst katmanlarının hala güneş ışığı alarak aydınlanmasıdır. Bu sayede hava karardıktan sonra dahi bu bulutlar görünerek ilgi çekici bir doğa olayına neden olurlar.

Termosfer
Güneş aktivitesine bağlı olarak termosferin yüksekliği değişim göstermektedir. Çoğunluğa şaşırtıcı gelen bir biçimde bu katmanda sıcaklıklar yükseklikle artarak 1500 °C mertebelerine kadar ulaşır. Fakat bu katmanda yoğunluk o denli düşüktür ki bu sıcaklığı “hissetmek” neredeyse mümkün değildir. Örneğin bir oksijen molekülü bir başka moleküle çarpmadan neredeyse 1 kilometre yol kat edebilir.

Kutup ışıkları olarak adlandırılan auroralar termosfer katmanında görülür. Aynı zamanda Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) da diğer birçok uydu gibi bu katmanda yer alır.
Egzosfer
Egzosfer katmanında yoğunluk çok düşüktür, öyle ki bir molekül diğeriyle çarpışmadan yüzlerce kilometre yol kat edebilir. Çoğunlukla da hidrojen ve helyum gibi hafif gazlar burada yer alır. Artık bu katmanda hiçbir meteorolojik olay gerçekleşmez.

Yüzeyi
Dünya gezegeninin yüzey alanı yaklaşık olarak 510 milyon kilometre karedir (198 milyon mil kare). Bunun %70.8’i (361.1 milyon km2’si) deniz seviyesinin altındadır ve okyanuslarla kaplıdır. Geri kalan %29.2’lik (yani 148.9 milyon km2’lik) kısım ise dağlar, çöller, ovalar, platolar ve diğer kara formlarını barındırır. Kara yüzeyinin en derin olduğu nokta -418 metre iken en yüksek olduğu nokta 8848 metredir. Bunlar sırasıyla Lut gölü ve Everest dağıdır.

Dünya’nın katı dış katmanı olan litosfer, tektonik plakalara ayrılmıştır. Bu tektonik plakalar birbirlerine göre sürekli olarak hareket halindedirler. Bu göreli hareket temelde üç şekilde incelenir:

Yakınsak sınırlar: İki plaka birbirine yakınlaşır.
Iraksak sınırlar: İki plaka birbirinden ayrılır.
Geçiş sınırları: İki plaka yanal olarak kayarlar.
Bu olaylar sırasında depremler, volkanik aktiviteler ve dağ oluşumları gibi jeolojik aktiviteler gözlenir.

Manyetosfer
Dünya gezegeninde yaşamın oluşmasına katkıda bulunan en önemli özelliklerden biri de manyetik alanıdır. Bu manyetik alan özellikle Güneş fırtınaları sırasında ortaya çıkan yüklü parçacıklardan gezegeni korur. Bunların bir kısmı manyetik alan çizgilerini takip ederek kutup noktalarına yakın bölgelerden giriş yapar ve kutup ışıkları (aurora) dediğimiz görsel şöleni oluşturur. Uzaya uzanan bu manyetik alana, manyetosfer adını veriyoruz.

-kutup ışıkları-

Dünya gezegeninin manyetik alanı, dinamo süreci adı verilen, çekirdek bölgesindeki eriyik konvektif katmanın kinetik enerjisini elektrik ve manyetik alan enerjisine çeviren süreçle açığa çıkar. Bu manyetik alan çekirdekten, bir dipol (çift kutuplu) olduğu yüzeye kadar ulaşır.

Manyetik kutuplar ile coğrafi kutuplar yaklaşık olarak aynı bölgeye denk gelir, fakat tam olarak çakışmazlar.
Manyetik alanın ekvator bölgesinde, yüzeydeki manyetik alan şiddeti 3.05×10-5 Tesla’dır (manyetik dipol momenti 7.79×1022 Am2’dir).

Van Allen Kuşağı
Dünya gezegeninin manyetosferi, temeli Güneş patlamalarına dayanan 2 adet torus şekilli yüklü parçacıklar barındıran bölgelere sahiptir. Biri 3000 km, diğeri 20,000 km yüksekte olan bu alanlara Van Allen Kuşağı denir. Kuşak denme sebebi ise ekvator bölgesinde en yoğun halde görülmesidir.

Yüksüz parçacıklar ve elektromanyetik dalgalar, Dünya’nın manyetik alanından etkilenmezler. Ancak yüklü parçacıklar bu kuvvetten etkilenirler. Manyetik alan kuvvetinden dolayı, yüklü parçacıklar -özellikle proton ve elektron- alan çizgileri üzerinde spiral çizgiler çizmek suretiyle bu alanda kısılır ve kalırlar. Elektronlar Van Allen kuşağının dış kısımlarında yakalanırken, daha ağır olan protonlar iç kısımlarda yakalanır.

Manyetosfer hakkında daha detaylı bilgiler için: Manyetosfer nedir?

Yaşamın Oluşumu ve Evrim
Yapılan çalışmalar, kimyasal reaksiyonlar sonucunda kendini kopyalayan moleküllerin oluşumunun 4 milyar yıl önceye dayandığı göstermektedir. Bundan yarım milyar yıl sonra şu anki tüm yaşamın kökeni olan canlılık ortaya çıkmıştır.

Fotosentez reaksiyonunun evrimiyle, canlılar Güneş’ten gelen enerjiyi kullanarak atmosferde zamanla oksijenin(O2) yükselmesine ve bunun akabininde morötesi ışımanın katkısıyla koruyucu ozon(O3) tabakasının oluşmasına uzanan bir zinciri başlatmıştır. Morötesi ışımanın iyonize edici etkisinin böylece engellenmiş olması, daha birçok canlının oluşmasına öncülük etmiştir. Yaşamın doğrudan ilk kanıtları ise Dünya gezegeninin yaklaşık 3.45 milyar yıl yaşında olduğu döneme denk gelen mikroorganizma fosilleridir.

Ay
Gökyüzündeki en büyük gökcismi olan Ay, iklimlerin daha az değişken olmasına yol açtığı için, Dünya gezegeninin yaşama elverişli oluşunun ardındaki en büyük sebeplerdendir.

Ay’ın oluşumuna dair en geçerli teori, çarpışma teorisidir. Bu teoriye göre, Dünya gezegeninin erken dönemlerinde Dünya’ya çarpan devasa asteroit, ciddi miktarda materyalin uzaya saçılmasına yol açmıştır. Saçılan bu parçaların bir araya gelmesiyle de, biricik uydumuz Ay oluşmuştur.

Güneş sistemindeki en büyük beşinci uydu olan Ay (Ganymede, Titan, Callisto ve Io’dan sonra), yaklaşık 1700 kilometrelik yarıçapa sahiptir ve Dünya’dan yaklaşık olarak 384,000 km uzaktadır.
Kütle çekim kilidi sebebiyle, Dünya’dan baktığımızda Ay’ın her zaman aynı yüzünü görürüz. Ay’ın Dünya’dan bakınca görülmeyen kısmına Ay’ın karanlık yüzü adı verilmektedir.
Kütle çekimi Dünya gezegeninin 6’da 1’i olan Ay, atmosfer yapısına sahip değildir. Atmosfer yapısı bulunmadığı için, herhangi bir hava olayı da görülmemektedir. Bu sebeple, meteor çarpmalarıyla oluşan krater yapıları da dahil tüm yüzey yapıları, oluştuğu şekliyle korunmaktadır.

Ay’da atmosferi bulunmadığı için sıcaklık çok değişkenlik göstermektedir. Güneş gören bölgelerde 100 °C’ye çıkabilen sıcaklık, Güneş görmeyen bölgelerde -175 °C’ye kadar düşebilmektedir.

Kısaca Dünya Gezegeninin Özellikleri
Dünya’nın özelliklerini kısaca aşağıdaki gibi derleyebiliriz:

Güneş sisteminin üçüncü gezegenidir.
Canlı yaşamı bilindirdiği bilinen tek gezegendir.
Kendi ekseni etrafında yaklaşık 23 saat 56 dakika ve 4 saniyede döner.
Bir günün süresi (Güneş’e göre) 24 saattir.
Bir yıl yaklaşık 365.25 gündür.
Eksen eğikliği 23.44°’dir.
Yarıçapı yaklaşık 6371 kilometredir.
Kütlesi 5.972×1024 kilogramdır.
Eriyik sıcak bir çekirdeği vardır.
Manyetik alana sahiptir.
Ortalama yoğunluğu 5.5 g/cm3 ile Güneş sistemindeki en yoğun gezegendir.
Atmosferin yaklaşık %78’i azot, %21’i ise oksijenden oluşur.